Dünyada ekonominin yeniden şekillenmesi, teknolojinin devreye girmesi ve farklı bir faza geçilmesiyle birlikte sadece kullandığımız ürünler, bunların imal edilmesinin yeni rekabet alanı olması gibi dengeler oluşmuyor.
Aslında her şey verinin yeni petrol olarak tanımlanmasıyla başladı. Fakat veri kendiliğinden birikmiyor. Şüphesiz buradaki güç dengesini belirleyecek olan, teknolojik yaygınlık ve hakimiyet.
Bunun sağlanabilmesinin anahtarının da, en azından bugün bildiğimiz teknolojide çip olduğu çok açık. Dijitalleşmeyle birlikte dönüşümün sadece ekonomik olacağına inanmak ise hayalcilik olur. Mutlaka siyasal sonuçları da olacaktır. Tıpkı bugün petrol nedeniyle Körfez bölgesinin hedef olması gibi…
Çip Savaşı kitabının yazarı Miller, Tayvan’a dikkat çekiyor. Zaten gözle görülür bir ağırlığı da olan Tayvan teknoloji tedarik zincirinin en önemli ülkesi olarak nitelendiriliyor. Hangi yönüyle? Dünya çip üretiminin yüzde 92’sine sahiplik özelliğiyle…
İşte bu aşamada yaşadığımız yüzyılda en büyük siyasal çekişmelerin de burada olacağı gözüküyor. Körfez’de petrol için yapılan operasyonların, ayak oyunlarının Tayvan üzerinden yeni ekonomide şekilleneceği açık.
Belki bu haliyle biraz nefes alacağımız düşünülebilir. Bölgesel anlamda yenilenebilir enerjinin de devreye girmesiyle Körfez’in eski cazibesini yitirebileceği düşünülebilir. Fakat plastik ve türevinin bu yüzyılda da, yeni bir ürün türü geliştirilene kadar hayatımızdan çok çıkması muhtemel gözükmüyor.
Yani çok da rahat değiliz. Ama çip kritik başlıksa Tayvan, Çin, Japonya, Hindistan önümüzdeki dönemde daha çok konuşacağımız ülkeler olarak dikkat çekiyor. Her ne kadar ABD ve AB ülkeleri çip üretimi için atak yapsa da, Tayvan’ın pazar kaybetmiş hali bile kısa vadede tedarikin yüzde 50’sinin altına düşmez.
Bu nedenle yeni savaşların, kaosların, bölgesel hareketliliğin Uzakdoğu coğrafyasında yaşanacağı gözüküyor. Yani yeni Ortadoğu’nun Uzakdoğu olması çok muhtemel. Fakat bir riski de beraberinde getiriyor.
Buradaki hedef ülke olan Çin, Suudi Arabistan, İran ya da başka Ortadoğu ülkesi değil. Değerli madenlerin olduğu Kuzey Afrika ülkeleriyle de karşılaştıramazsınız. Gerek yönetim yapısı, gerekse de teknolojik üstünlüğü, değerli elementleri elinde bulunduran yapısıyla birleşince oyunun rengi değişiyor.
O nedenle yeni ekonomide karşımıza üç seçenekli bir fotoğraf çıkıyor. Birincisi herkesin saflarına çekildiği, dengeli ve barış içinde bir dünya. Küçük bir ihtimal de olsa var. İkincisi Sovyetler Birliği’nin yaşadığını yaşayan bir Çin. İkincisi ise dünyanın yeni süper gücü. Yani yeni ekonomi zannettiğimizden daha büyük ezberleri bozacak gibi duruyor.
(Yazıyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi [email protected] adresine göndererek yazarımızla paylaşabilirsiniz.)