Çin yapay zeka (AI) konusunda kapsamlı bir düzenleme yapan ilk büyük ekonomi oldu. Global Times’da Zhang Hongpei imzalı haberde temmuz ayında Çin Siber Uzay İdaresi (CAC) ve diğer altı ilgili bakanlık tarafından açıklanan geçici tedbirlere göre, yapay zeka tarafından üretilen içerik sağlayıcılarını Çin yasalarına uygun olarak veri işlemeyi gerçekleştirebilecek. Bu kapsamda yapay zeka içerik sağlayıcılarına, başkalarının fikri mülkiyet haklarını ihlal etmeme ve kişisel veriler söz konusu olduğunda da bireylerden onay alma şartı getirildi.
Avrupa Birliği de yakın zamanda AI konusunda bir yasal düzenlemeye gideceğini duyurdu. Nisan 2021’de Avrupa Komisyonu, yapay zeka için ilk AB düzenleyici çerçevesini önerdi. Bu kapsamda AB Parlamentosu’nun önceliğinin AB’de kullanılan yapay zeka sistemlerinin “güvenli, şeffaf, izlenebilir, ayrımcı olmayan ve çevre dostu” olmasını sağlamak olduğu beyan edildi. Avrupa Birliği yasa yapıcısı, yapay zeka sistemlerinin, zararlı sonuçları önlemek için otomasyon yerine insanlar tarafından denetlenmesini öneriyor. Parlamento ayrıca, gelecekteki AI sistemlerine uygulanabilecek, teknolojiden bağımsız, tek tip bir AI tanımı oluşturmak istiyor.
Doktor Frankenstein’ın canavarı
AI’ye yönelik yasal düzenleme talepleri bizzat bu teknolojiyi geliştiren şirketlerden de geliyor. ChatGPT’yi yaratan OpenAI’nin CEO’su Sam Altman, geçen aylarda, ABD Kongresi’nde “Yapay zekanın düzenlenmesi esastır.” dedi. Geriye dönüp baktığımızda teknoloji çağının “yaratıcı yıkım” söylevinin yerini artık “biz bu işlere bir çerçeve çizelim” almaya başladı. AI’nı varacağı noktanın insanlık açısından bir “Frankenstein” öyküsüne evrilmesinden korkuluyor herhalde.
Ülkemizde de herhalde AI’ye yönelik yasal düzenleme konusunda Avrupa Birliği’ni takip eder diye düşünüyorum. Halihazırda AI’ye yönelik özel bir kapsamlı düzenleme yapmak yerine mevcut yasaların da uygulanabilir olduğunu belirtenler de var. Açıkçası geçenlerde bunları düşünürken aklıma meşhur “Ghost in the Shell” anime filmi aklıma geldi. Animede büyük veri havuzunda kendi kimliğini kazanan bir yapay zeka söz konusuydu. Filmin bir yerinde kamu güvenliğinden sorumlu 9. Şube’den sığınma talep ediyordu. Bir de yapay zeka üremek için eşini bulma eğilimindeydi ki zaten filmin sonunda amacına ulaşıyordu. Böyle bakınca AI’nın ulaşabileceği boyutlar sanal evrende ülkeler için yeni vatandaşlar demek. Üstelik bunlar vergi ödemiyorlar. Tüketmiyorlar ve pasaporta da ihtiyaç duymayacaklar. Haliyle bu dijital ruhları ilerde bir kabuğa sokmak gerekebilir.
Şirketlere yapay zeka çalışan
Koç Üniversitesi Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilen “Süper Zeka” adlı çalışmanın yazarı Oxford Üniversitesi Felsefe Profesörü, İnsanlığın Geleceği Enstitüsü ve Gelecek Teknolojileri Programı Başkanı Nick Bostrom, kitabında, “Nasıl ki şu an gorillerin kaderi gorillerden çok biz insanlara bağlıysa, bizim türümüzün kaderi de makine süper zekasının eylemlerine bağlı olacak.” diyor. Filozof Friedrich Nietzsche’nin ölümünü ilan ettiği eski mistik tanrı yerine, 21. yüzyıl insanının süper zeka çalışmaları ile yeni dijital bir tanrı yarattığını düşünmeye başladım. Nitekim Bostrom’un medyada öne çıkarılan görüşleri ise bu tanrının karanlık ve kötü bir tanrı olacağı şeklinde. Esasen bütün kötülüklerin müsebbibi şeytan metaforunu dikkate alır ve Bostrom’u dinlersek eğer yapay zeka “Lucifer” olmaya aday.
Şimdi bunları tabi durup dururken de yazmadım. ChatGPT halihazırda hepimizin gündeminde. Bazıları ona yazı yazdırıp yazar bile yapıyor. Geçen hafta Trendyol Hızlı Market, yapay zeka destekli yeni nesil asistanı AITEN’i işe aldığını duyurdu. Migros da yapay zekâ asistanı ŞefGPT’nin test sürümünü kullanıma açtığını yine aynı günlerde duyurdu. Türkiye İş Bankası’nın da mobil uygulamasında Maxi adında bir yapay zeka çalışanı var. Vodafone ise yapay zekaya dayalı dijital asistanı TOBi’yi bundan birkaç yıl önce devreye almıştı.
Anlaşılan yapay zeka çalışanlar için bir iş kanunu da gerekecek!
(Yazıyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi [email protected] adresine göndererek yazarımızla paylaşabilirsiniz.)