Fed’in faiz artırımı patikasını belirleyen en önemli göstergeler olduğu için piyasalar istihdam ve enflasyon verilerini yakından takip etmeyi sürdürüyor. Ancak her iki göstere de güçlü bir tablo ortaya koyarak ABD’de politika faizinin artmaya devam edeceğine işaret ediyor. Dolayısıyla geçen hafta enflasyon rakamının ardından ilk etapta oluşan güçlü tepkiye rağmen veriler zıt yönde hareket edene kadar ya da Fed faiz artırımlarında hız kesme sinyali verene kadar piyasalarda volatilitenin devam edeceğini düşünüyoruz.
Yeni haftanın en önemli konu başlığını ise TCMB’nin Perşembe günü gerçekleştireceği Ekim ayı PPK toplantısı oluşturuyor. Yılın başında gerçekleştirdiği ilk 7 toplantıda faiz oranlarında değişiklik yapmayan ve politika faizini %14 seviyesinde tutan TCMB Ağustos ve Eylül ayı PPK toplantılarında ise 100’er baz puanlık indirimler yaparak politika faizini %12 seviyesine çekmişti. Ortalama piyasa beklentisi Ekim ayı toplantısında da benzer bir adımla faizlerin 100 baz puan daha indirilebileceğine işaret ediyor.
TCMB toplantı sonrasında yayımlayacağı metinde politika faiz düzeyinin yeterli olduğuna bir kez daha vurgu yapsa bile büyümede ivme kaybı olması durumunda yeni faiz artırımlarının gelmeyeceğine dair çıkarım yapmak zor. Özellikle büyüme ve enflasyon söz konusu olduğunda Merkez Bankası’nın genellikle büyümeden yana karar almaya yakın olduğunu göz önünde bulundurursak önümüzdeki aylarda politika faizinin seyrinde enflasyondan ziyade büyüme dinamiklerinin belirleyici olacağını düşünüyoruz. Bu kapsamda Ekim ayı dışarıda bırakıldığında yılın geri kalan iki toplantısında da faiz oranlarının aşağı çekilme potansiyelinin yüksek göründüğünü söyleyebiliriz.
Ekim ayı başından bu yana anlamlı bir değişim göstermeyerek 18,58’den çok fazla uzaklaşmayan USD/TL geçen hafta da benzer bir çerçeve çizdi. TL açısından yeni haftanın en önemli konu başlığını ise kuşkusuz PPK toplantısı oluşturuyor. Son dönemde verilen mesajlar doğrultusunda piyasaların halihazırda faiz indirimi beklentisi içinde olması nedeniyle bu yönde bir karar tek başına anlamlı bir hareketlilik yaratmayabilir. Ancak enflasyonun zirve yaptığına yönelik henüz bir sinyal alınmamış olduğunu düşünürsek TL’nin para politikası tarafında desteksiz kalması elbette ki kırılganlığı artıran bir zemin yaratacaktır.
Eylül ayını zayıf bir zeminde kapatan BIST 100 endeksi Ekim ayının ilk yarısını ise %15’e yaklaşan değer kazanımı oldukça güçlü bir zeminde tamamladı. Kaldı ki uzun bir süre 3500 ve 3610 puan arasında sıkışan endeks haftanın son işlem gününde bu bandı yukarı yönlü kırarak teknik açıdan pozitif sinyaller verdi. Dolayısıyla bu seviyenin (3610) üzerinde arka arkaya kapanışlar yapılması yukarı yönlü hareket alanının genişlemesine de katkı sağlayacaktır. Böyle bir senaryoda MSCI gelişmekte olan ülkeler endeksine kıyasla hâlâ cazip seviyelerde olunması da iyimserliği destekleyebilir. Ancak yukarı yönlü kuvvetli bir trend oluşması için küresel koşulların da lehte olması gerektiğini unutmamak gerekir. Öte yandan üçüncü çeyrek bilançoları ise 19 Ekim’den itibaren başlıyor. Bu hafta ASELS, EREGL ve ARCLK sonuçlarını açıklayacak.
Haftanın ajandası
18/10 – Almanya ZEW Endeksi (10.00)
18/10 – ABD Sanayi Üretimi (16.15)
19/10 – ABD Konut Başlangıçları (15.30)
19/10 – Euro Bölgesi nihai TÜFE (12.00)
19/10 – Fed Bej Kitap (21.00)
20/10 – Philadelphia Fed İmalat Endeksi (15.30)
20/10 – ABD İkinci El Konut Satışları (17.00)
20/10 – TCMB PPK Toplantısı (14.00)
20/10 – ABD İşsizlik Maaşı Başvuruları (15.30)
21/10 – Türkiye Tüketici Güven Endeksi (10.00)
21/10 – Euro Bölgesi Tüketici Güveni (17.00)
Kaynak: ÜNLÜ & Co
Bu içerik bilgilendirme amaçlı olup yatırım tavsiyesi içermez. Yatırımcılar, kayıp risklerini göze alıp kendi sorumluluklarında hareket etmelidir. Herhangi bir yatırım yapmadan önce geniş kapsamlı araştırma yapmanızı tavsiye ederiz.