KPMG, Covid-19 sonrasında değişen moda trendlerini ve tüketicinin moda anlayışının nasıl şekillendiğini inceledi. ‘Geleceğin Modasını Görmek’ başlıklı araştırmada ‘sürdürülebilir moda’ ve ‘modada dijitalleşme’ başlıkları öne çıkıyor. Bu trendlergelecek 10 yıla damga vuracak. Tüketici ise ihtiyaca göre ısıtan/soğutan, renk değiştiren, sağlık sorunları teşhisini destekleyen ürünler bekliyor.
KPMG’nin ‘Geleceğin Modasını Görmek’ başlıklı araştırması, ‘megatrendler’ çağında sürekli olarak sosyal değişimle ilgilenen ve bundan beslenen moda endüstrisindeki dönüşüme ışık tutuyor. Araştırmayı değerlendiren KPMG Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Gökhan Kaçmaz, “Moda endüstrisindeki yöneticiler arasında pazarın gelecekte nasıl gelişeceği ve bu gelişim doğrultusunda doğru kurumsal stratejinin nasıl kurulacağı ile ilgili belirsizlikler var. Zamanın ruhunu yakalamaya odaklı sektörde müşteri deneyimi, dijitalleşme ve hizmetin duygusallaştırılması gibi konular pandemiden sonra da hala önemli. Bunlara ilaveten, sosyal bir trend olarak sürdürülebilirlik, moda pazarında hem endüstriyel hem de perakende açısından önem kazanıyor. Çevrim içi-çevrim dışı entegrasyon, çok kanallı yönetim, müşteri uygulamaları, sosyal medya yönetimi, platform ekonomisi ‘moda’ sözcükler değil aksine birçok moda markasının stratejilerini şekillendiren kavramlar. KPMG Almanya ofisinin, 2020-2021 arasında yaptığı araştırma 2030’ların nasıl görüneceği hakkında fikir veriyor” diye konuştu.
Araştırmadan dikkat çeken başlıklar şöyle:
– Moda sektörü zor bir dönemden geçiyor. Özellikle Covid-19 döneminde çevrim içi perakendenin pazar payının artması, sektördeki birçok yerleşik oyuncuyu zorluyor.
– Sektörde fiziki mekanların pazar payı şu anda çevrim içi mağazaların pazar payının dört katı. Ancak oranlar hızla online ticaret lehine değişiyor.
– Perakendecilerin yatay ve dikey iş kavramlarına göre farklılaşması dağıtım kanalıyla yakından bağlantılı. Dikey perakendeciler, ürünleri için tüm değer zincirini kendi ellerinde tutan ve dolayısıyla üretim, tedarik ve dağıtım üzerinde kesin kontrole sahip olan moda grupları. Bu tür şirketler, üretim ve satışları kendi mağazalarında yakından ilişkilendirerek hızlı koleksiyon değişikliklerini yönetebiliyor ve nabzını tutarak modayı satabiliyor.
– Birkaç yıldır, dünyanın her yerinde bulunabilen büyük, dikey olarak organize edilmiş zincir mağazaların, klasik, genellikle bağımsız moda perakendecilerinin yerini aldığı gözlemleniyor.
Yükselen trend sürdürülebilirlik
– İş dünyasının bir numaralı gündemi olan sürdürülebilirlik moda sektöründe de yükseliyor. Özellikle tüketici tarafında sürdürülebilir iş modelleriyle üretim yapan markalar tercih sebebi.
– Araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 59’u doğal lif/iplik kullanımının satın alma kararlarını etkilediğini söylüyor. Adil ticaret ve ücret politikasına göre karar verenlerin oranı yüzde 54.
– İşletmenin çalışma koşullarına dikkat edenlerin oranı yüzde 53. Hemen arkasından yüzde 49 ile iklim değişikliği, yüzde 42 ile kimyasal kullanımı gibi faktörler geliyor.
– Tüketicilerin yüzde 70’i kıyafet alırken uzun süre dayanıp dayanmayacağına bakıyor. Yüzde 56’sı uygun fiyatlı olmasına, yüzde 35’i sürdürülebilir olmasına, yüzde 34’ü ise modaya uygun olmasına göre karar veriyor.
– Sürdürülebilir moda trendleri; ikinci el kıyafetler, geri dönüşümle üretilen kıyafetler ve sürdürülebilir modaya göre üretilen kıyafetler gibi başlıklara ayrılıyor. Tüketicilerin bu başlıklardan en fazla tercih ettiği seçenek, sürdürülebilir modaya uygun kıyafetler olarak öne çıkıyor.
Modadan teknoloji bekleniyor
– Teknoloji de moda sektörünün gündeminde. Sektördeki dijitalleşme uygulamaları, yapay zeka teknolojileri, tüketicinin tercihine ve beğenisine göre iyileştirilen veri yönetimi, tasarımların dijitalleşmesi, online satış gibi konularda yoğun çalışmalar var.
– Buna rağmen birçok şirket tamamen otomasyona dayalı, insansız bir üretim sürecini yakın gelecekte pek mümkün görmüyor.
– Sanal tasarım süreçlerinin ise hem malzemeden hem zamandan önemli tasarruf sağladığı düşünülüyor.
Geleceğin kıyafetleri
– Tüketicilere gelişen teknoloji sayesinde gelecekte nasıl kıyafetler giymek istedikleri sorulduğunda;
• Yüzde 61’i ihtiyaca göre ısıtan ya da soğutan ürünler
• Yüzde 46’sı kendine özel/ kendi tasarımı ürünler
• Yüzde 18’i renk değiştiren kıyafetler
• Yüzde 17’si spor performansını analiz eden ürünler
• Yüzde 15’i ise sağlık sorunları teşhisinde destekleyici ürünler diyor.
2021, Türkiye hazır giyim
ihracatı için umut veriyor
Alman Federal İstatistik Ofisi’ne göre, Alman haneleri 2018’de tüketim harcamalarının yarısını konut maliyetleri, gıda ve giyim için harcadı. Giyim, hane ve ay başına 122 avroya tekabül eden ortalama yüzde 5’in biraz altındaydı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan hane halkı tüketim harcaması verilerine bakıldığında da benzer şekilde, konut ve kira harcamaları toplam tüketim içerisinde en büyük paya sahip. Tüketicilerin giyim ve ayakkabı harcamalarının payının ise 2018’de yüzde 4,8’den 2019’da yüzde 5’e yükseldiği gözleniyor.
Türkiye hazır giyim sektörü zorlu bir yılı başarıyla geride bıraktı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından açıklanan verilere göre, Türkiye’nin hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı 2020 yılında 17,1 milyar dolar oldu. 2020 yılındaki hafif düşüşün ardından hazır giyim ihracatının, döviz kurunun sağladığı rekabet avantajından ve İngiltere ile imzalanan serbest ticaret anlaşmasından da destek alarak, bu yıl 20 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Türkiye hazır giyim sektörü için en büyük pazar olan Almanya’yı İspanya ve İngiltere takip ediyor. Bu nedenle sektördeki şirketlerin, büyük pazarlardaki gündemi yakından takip etmesi kritik önem taşıyor.