Tarımıyla, turizmiyle öne çıkan Trakya’nın karakteristik ürünleri var: Edirne Peyniri, Kırklareli Kaşarı, Malkara Eski Kaşarı, Hayrabolu Tatlısı, Edirne Ciğeri, badem ezmesi… Türkiye’nin Avrupa yakası ve güneşin en son battığı bu güzelim topraklar, daha iyi sonuçları hak ediyor.
Biz “Serhat şehri” de diyoruz. Kuzeybatı sınırımız, Avrupa’ya açılan kapımız, eski payitahtımız, bereketli toprakların kucağı Edirne’den bahsediyorum. Ama bahsimiz Edirne’nin merkezi değil, Saros bölgesi olarak tanımlayabileceğimiz Enez, Keşan ve İpsala’ya dair olacak.
Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, bölgenin sorun ve çözümleri için mutlaka “Saros Havzası” modelinin şart olduğunu vurguluyor.
Saros Ekonomi Zirvesi
Bu yıl üç kere bölgeye gitme şansım oldu. En son Ekonomi Gazetecileri Derneği organize ettiği Saros Ekonomi Zirvesi bağlamında orada bulundum ve yerel yöneticilerle konuşma fırsatı elde ettim.
Bölge Trakya olunca, konunun merkezinde tarım yer alır. Ancak, Saros’u turizmden uzak bir şekilde ele alamayız. Hızla dönüşen dünyada, buranın yeniden yapılanması da tarım ve turizmin birlikte ele alınmasıyla mümkün olacaktır.
Saros Ekonomi Zirvesi ve sonrasındaki konuşmalardan ve gözlemlerimden notlar oluşturdum. Gerçekliğin bir kısmına değinmek istiyorum.
Zirvede düşünce ve katkılarıyla da destek olan Enez Kaymakamı Şükrü Alperen Göktaş, Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, Enez Belediye Başkanı Özkan Günenç, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Recep Zıpkınkurt’un basiret ve yaklaşımlarını olumlu buldum. Eminim, aynı söylemle ve iyi niyetle yola çıkmış bu kadar yerel yönetici önemli adımların atılmasına da vesile olacaktır.
Tarım mı, turizm mi?
Benzeri sorular çoğu bölgelerimiz için de ortaya sürülür. Malum Trakyalılar, “Biz Türkiye’nin yağcısıyız!” diyor. Ayçiçek üretiminin merkezi burası sayılır. Yağlı tohumda, son yıllarda kanola üretimi de yaygınlaştı. Halen yeni tohum ıslahları üzerine çalışılıyor. Türkiye’nin her yıl 3 milyar dolarını yağlı tohum ithalatına ayırdığını göz önüne alırsak, bölge için ayçiçeğinin stratejik önemi olduğu vazgeçilmezdir.
Meriç nehrinin sularıyla yüzyıllardır bölgede çeltik tarımı yapılıyor. Özellikle Enez ve İpsala’da Türkiye’nin pirinç ihtiyacının yarıya yakını (yüzde 45 – 50) elde ediliyor. Salma sulama yoluyla üretilen pirinç için damlama sulama ile tarımı yapılacak çeltik ıslahları da sürüyor.
Genç çiftçi kalmadı, çiftçinin suyunu sanayi çekiyor!
İkincil ve üçüncül tarım ürünleri için de müsait olan bölgedeki en önemli sorun genç çiftçi olmamasıdır. Öyle ki köylerde en genç çiftçi yaşının 50 olduğunu yerel yöneticiler de kabul ediyor.
Bir diğer sorun da; çiftçinin suyunu sanayi çekiyor. Yani tarlalar orta vadede su sıkıntısı yaşayacak.
Konu tarım ve gelecek olunca, farklı kulisler de ortalıkta dolaşıyor: Bill Gates arazi topluyor lafları da böyle çıkıyor. Yerel Yöneticilere göre, Bill Gates olmasa da birileri arazi topluyor. Niyetler tarım yapmak değil, arazi toplamak.
Niyet, arazi toplamak!
Bill Gates’in lafı geçer de, teknoloji gündeme gelmez mi? Tarıma teknoloji girmeli, köylü ihtiyaçtan fazla traktör alabiliyorsa, ilaçlama veya gözlem için dron da alabilir. Bir Avustralya çiftçisi dekar başına 1300 kilo çeltik aldığında üzülüyor ama bizim çiftçimiz ancak 700-800 kilo alabiliyor. Öncelikle verimliliği artırmak gerekiyor.
Trakya’da arazinin yüzde 70’i tarıma elverişli. Tarıma destekleme projeleri, pilot uygulamalar başlayacaksa Trakya’dan başlamalı. Trakyalı hile bilmez, hurda bilmez. Ancak, yeni uygulamalar veya teknoloji için çiftçinin bu maliyeti karşılaması şimdilik zor. Haliyle rekabet şansı da her yıl kayboluyor.
Pek çok girişimler var ki Trakya aidiyeti açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Tekirdağ Köftesini hepimiz biliriz ama Satır Et aynı şöhreti yakalayamadı. Keşan Satır Et olarak coğrafi işaret aldı ve marka patent çalışmaları da yapıldı. Keşan Belediyesi şimdi de Korudağı Balı için coğrafi işaret başvurusunda bulundu. Korudağa kesintisiz 35 kilometreyi bulan uzunluğu ve endemik bitkileriyle farklı tat ve lezzette ballarıyla meşhur ama şimdiye kadar tanıtılamamış.
Bal üretimi ile de önemli bir bölgemiz olduğunu söyleyebilirim. Kuzeydeki Stranca dağlarındaki meşe ormanları da Meşe Balı yönüyle büyük farklılık oluşturuyor.
Bölgenin deniz canlılığı korunmalı
Bölgenin bir de turizm yönüyle bakacak olursak, pek çok ikilem görüyoruz. Saroz deyince, dalma turizmi akla geliyor. Bizzat deneme şansım oldu. Tüplü dalışlarda, kendinizi tropikal bir iklimde hissediyorsunuz. Bölgenin deniz canlılığı kesinlikle korunacak şekilde bir koruma ve denetim uygulanmalıdır.
Eşsiz dalma özelliğine sahip ama bunun için fazla alt yapı çalışmaları yapıldığı söylenemez. Yerel yöneticilerin ifadesiyle, “Adam özel uçağı ile Türkiye’ye gelip, Saroz’a dalmak için ulaştığında; bir ağaç arkasında soyunup giyiniyor”. Yazın bir grup arkadaşla ben de kalma yeri bulamamıştım.
Bu arada yine yerel yöneticilerin ifadesiyle, “bölge villa mezarlığı” haline gelmiş. Yazlık villalar bir kaç kullanılıyor ve yılın çoğu dönemi terkediliyor. Halbuki AirBNB tarzı bir uygulama ile bile hem gelir elde etme hem değerlendirme şansı olabilir. Son dönemde tinyhouse ve karavan merakı başlamış. Umarım bakir alanlar böyle harap edilmez.
Yunanistan ve Bulgaristan ile sınır ticareti
Bugünlerde başka telaş var: Enez’e Deniz Gümrük Limanı yapılıyor. Kaba inşaatı bitmiş yakında açılması bekleniyor. Enez’den Yunanistan’daki Dedeağaç’a karşılıklı seferler başlatılması da düşünülüyor. Şimdilik teknesi olan yabancıların yanaşmaları ve çevredeki turistik imkanlardan faydalanmaları öngörülüyor.
Edirne’ye günde 1000 civarında Yunanistan ve geri kalanı Bulgaristan’dan olmak üzere 7 bin turist geliyor. Hafta sonu 10 bin rakamına ulaşıyor. Çünkü Yunanistan ile aramızdaki karşılılıklık gereği haftada 7.500 kişiyi geçmiyor girişler. Kota konulmasa bunun katlarıyla turist gelmesi mümkün. Edirne şehir merkezinde esnaf gelen turistlerden memnun. Hem konaklıyorlar hem de alışverişlerini yapıyorlar. Bavul ticareti de gelişmiş durumda. Bir dönem Keşan’daki AVM’ler de pastadan önemli pay alıyordu.
Her yeni gümrük kapısı açılabilir, ancak sınır ticaretini hızlandırmak için yeni adımlar da atılmalıdır.
Haliyle çarpıklıklar olsa da Edirne İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hakan İnce’nin ifadesiyle “omurga sağlam” sağlıklı bir turizm yapısı oluşturulabilir. Bu tür organizasyonlar için birileri öne çıkmalı. Edirne’den meslektaşımız Nevser Eraslan ve işadamı Hakan İnce’ye bu buluşmaya zemin hazırladıkları için teşekkür ediyorum. Ayrıca Trakya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yalçın Kaya Hocamızın sunumunun ufuk açtığını belirtmek istiyorum.
Güneşin en son battığı topraklar!
Malum Trakya’da karakteristik ürünleri var: Edirne Peyniri, Kırklareli Kaşarı, Malkara Eski Kaşarı, Hayrabolu Tatlısı, Edirne Ciğeri, badem ezmesi… İşte, Satır Et ve Korudağı Balı gibi yenileri de çıkıyor.
Türkiye’nin Avrupa yakası ve güneşin en son battığı bu güzelim topraklar, daha iyi sonuçları hak ediyor.