2020 yılı başından bu yana dünya genelinde uygulanan kısıtlamalarla, insanlık en ilkel davranışlardan birini sorgulamaya aldı: Yürümek.
Pek çok haber ve makaleye yansıyan ortak bilimsel görüşe göre, günde 10 bin adım atılması gerekiyor.
Çok sayıda insan artık giyilebilir akıllı cihazlarla günde kaç adım attığını takip ediyor ve hedefine ulaşınca kendini iyi hissediyor.
Adım sayıcıların her zaman doğruyu göstermediğine dair tartışmalar mevcut olsa da, kişinin ne kadar aktif olduğu konusunda kaba bir fikir verdikleri görüşünde birleşiliyor.
Sanılanın aksine ‘10 bin adım’ fikrinin arkasında uzun yıllar süren araştırmalar yer almıyor. Bu sayı, 1964’teki Tokyo Olimpiyatları öncesinde pedometre (adım ölçer) pazarlayan bir şirketin kampanyasına dayanıyor.
O günden bu yana yapılan araştırmalardaki ortak görüş, 5 binden fazla adımın sağlığa yararlı olduğu yönünde.
Harvard’da yapılan araştırmada, 70’li yaşlardaki 16 bin kadınla bir günde atılan adım sayısı ile herhangi bir nedene bağlı ölüm ihtimali arasındaki ilişki incelendi.
Gruptaki her kadın, bir hafta boyunca uyanık oldukları saatlerde ne kadar hareket ettiklerini ölçen bir cihazla dolaştı. Daha sonra da ekip bir süre gözlem yaptı. Yaklaşık dört buçuk yıl sonra, kadınların 504’ü hayatını kaybetmişti.
Hayatta kalanların günlük attığı ortalama adım sayısı ise 5 bin 500 civarındaydı. Günde 4 bin adım atan kadınların hayatta kalma ihtimali, 2 bin 700 adım atanlara kıyasla çok daha fazlaydı.
Araştırmaya göre 7 bin 500 adımdan sonrası, ömrü uzatma bakımından fark yaratmıyor.
Adım sayma buhranı
Yaklaşık 6 ile 8 kilometre arasında değişen bir mesafeyi ifade eden 10 bin adım, yüksek bir hedef olarak görülüp bazı insanları harekete geçmemeye itebiliyor. Arka arkaya birkaç gün bu hedefe ulaşılamadığını görmek, motivasyon düşüklüğü yaratabiliyor.
Bu nedenle hedefi biraz daha düşük tutarak, yüksek motivasyon sağlanabileceği görüşünde olanlar da var.
ABD’deki Duke Üniversitesi’nden psikolog Jordan Etkin, adımlarını sayan kişilerin daha fazla yürüdüğünü ama yürüyüşten daha az zevk aldığını, onu bir iş olarak görmesine yol açtığını ortaya koydu.
Bu insanların yürüyüş sonundaki mutluluk seviyesi, adımlarını saymayan kişilere kıyasla daha düşüktü.
Bir başka önemli faktör de yürüyüş hızı. Hızlı yürümenin ‘fit kalmaya’ faydasının, yavaş yürümeye göre daha fazla olduğu biliniyor.
Dünya Sağlık Örgütü, adım saymak yerine aktivite yapılan dakikalara dikkat çekiyor. İnsanların haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta ya da en az 75 dakika yoğun egzersiz yapması öneriliyor.
ABD’de yapılan bir araştırma, çalışanların her bir saatte ayağa kalkarak iki dakika yürümesinin ölüm riskini üçte bir oranında azalttığına işaret ediyor.
Dahası
Lonely Planet seçkisi: Dünyanın en iyi 10 trekking rotası
Kitap: Yürümeye Övgü/David Le Breton’ (çev. İsmail Yerguz/ Sel Yayıncılık)
61 yaşındayken uzun bir yürüyüşe çıkan ve 15 yılda yedi bin kilometre yürüyen Meredith Eberhart’ın hikayesi..
Yürüme tarzı kişilikle ilgili ne anlatıyor?
Türkiye’nin en iyi trekking rotaları, Türkiye’nin en güzel yürüyüş rotaları…
İki ayak üzerinde yürüyebilen en eski büyük insansı maymunun fosilleri bulundu. Uzmanlar bu türün 12 milyon yıl önce yaşadığını hesapladı. Bugüne dek, iki ayak üzerinde yürüyebilen en eski türün 6 milyon yıl önce yaşadığı düşünülüyordu.
Kitap: ‘Yürümenin Felsefesi/Frédéric Gros’ (çev. Albina Ulutaşlı )
Kaynak: kapsul.com.tr