Lozan Antlaşmasının yüzüncü yıl dönümünü geride bıraktık.
“Gizli maddeler var!” iddiaları da herhalde artık biter.
Lozan’ın Türkiye için ekonomik anlamda da tam bağımsızlık belgesi olduğunu not edelim.
Değerli dostum araştırmacı yazar Kuntay Gücüm’ün de vurguladığı üzere: “Lozan’ın hükümleri kullanılarak imtiyazlı şirketler tasfiye edildi, borcu yöneten imtiyaz şirketler millileştirildi.”
Lozan ile Duyun’u Umumiye İdaresi fiilen sonlandırılmış oldu. Zaman içinde Osmanlı’dan kalan borçlar ödenerek genç Türkiye Cumhuriyeti’nin iktisadi bağımsızlığı tesis edildi.
Lozan’daki en tartışmalı maddelerden biri de kapitülasyonların kaldırılmasıydı.
Böylece milli çıkarlar aleyhine yabancılara sağlanan imtiyazlar sonlandırıldı.
Bugüne geldiğimizde Türkiye Cumhuriyeti gelişmiş bir sanayi ülkesi olma yolunda ilerliyor.
Elde edilen kazanımlar sayesinde Togg gibi bir vizyon ortaya konulabildi.
Geçen süreçte küreselleşme ile birlikte dünya bir köy halini alırken ülkelerin ekonomileri de belli oranda birbirlerine entegre hale geldi.
Ancak son yıllarda yeniden ekonomik milliyetçilik dalgası yükseliyor.
Çin’in oyunu değiştiren bir güce erişerek verili düzene meydan okumasıyla birlikte hakimiyeti elinde bulunduran Atlantik, “ekonomik NATO” doktrinini öne sürdü.
Ukrayna krizi ile iyice belirginleşen saflara baktığımızda Rusya’nın küresel düzene yönelik ağır darbeleri karşısında Batı da boş durmayarak yaptırım kartlarını bir bir oyuna sürüyor.
Geçen süreçte her ne kadar mal ticaretinde üretici ülkelerin dünya ticaretindeki ve milli hasılasındaki ağırlığı artmış olsa da teknolojik ilerlemede önde olan ülkelerin dijital ekonomideki hakimiyeti göz ardı ediliyor.
Teknoloji titanlarının dünyanın verisi topladığı, büyük veriye sınırsız erişip bunu işleyebildiği ve sanal dünyada elde ettiği hakimiyet sayesinde toplumlar üzerinde tahakküm kurabildiği bir ortamdayız.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 1922’de yaptığı konuşmada diyor ki; “Avrupa’nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.”
Bugün yabancılardan akıl almak bir yana onların dijital ortamda bütün bilgilerimize sahip olduğu ve bu bilgilerle bize akıl verme zahmetine dahi girmeden toplumları kendi istedikleri yola kanalize edebildiklerini görüyoruz.
Film, TV platformlarından arama motorlarına, müzik platformlarından video sitelerine, sosyal medya ağlarından mesajlaşma uygulamalarına kadar dijital ekonominin bir dizi ürün ve hizmeti bir yandan ücretsiz kullanıma sunulurken bunlar sayesinde elde edilen veriler birilerinin çıkarlarına hizmet için kullanımda hazır bekliyor. Bunun yanında bağımlı kimseleri yönetmenin de pek kolay olduğunu not edelim. Bugün dijital dünyanın nimetlerinden istifade ederken ister istemez bunlara karşı bir aidiyet de oluşturuyoruz. Nasıl ki bir telefon ve otomobil markası sosyal statü göstergesi olabiliyorsa sosyal ağlarda kendimizi konumlandırdığımız kimlikler de bir süre sonra bizi esir alan bir kabuğa dönüşüyor. İnsan emeğinin sanayi devrimi ile birlikte metalaşması sürecinden insanın duygularının metalaştığı dijital devrime salınan çağımızda, Türk milli kültürünü ne kadar koruyabiliyoruz?
Bu soru temelinde esasen Lozan ile söküp attığımız yüz yıl öncesinin kapitülasyon prangalarının dijital dünya ile birlikte yeniden bileklerimize geçtiğinin bilmem ne kadar farkındayız?
(Yazıyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi [email protected] adresine göndererek yazarımızla paylaşabilirsiniz.)