Geçtiğimiz günlerde yüzlerce şirketin üyesi olduğu büyük bir sektör örgütü başkanı ile görüşürken dijital dönüşümü halen anlamakta zorlandığını ifade etti. Üstelik aralarında bilişim de olan 30 civarında şirketin patronu olduğunu öğrenince oldukça şaşırdım.
Oysa dijital dönüşümün ne olduğu, işlevi ve ne işe yaradığı gayet net; işletmelerin iş süreçlerini, ürün ve hizmetlerini, müşteri ilişkilerini ve rekabet avantajlarını dijital teknolojilerle yeniden tasarlaması anlamına gelmekte.
Faydası da gayet net; dijital dönüşüm işletmelerin verimliliğini, yenilikçiliğini, müşteri memnuniyetini ve kârlılığını artırmakta, aynı zamanda yeni pazarlara girmelerine, yeni iş modelleri geliştirmelerine ve sürdürülebilirliğe katkı sağlamakta.
Dijital dönüşümün başarılı olması için işletmelerin dijital olgunluk analizi yaptırmaları, dijital stratejilerini belirlemeleri, dijital kültürü benimsemeleri, dijital yetkinliklerini geliştirmeleri ve dijital liderlik sergilemeleri gerekmekte. Bu uygulamalar için yeterince uzman da var.
Bunlar bilindiği halde, zihinler karışık yine de…
Teknolojinin yarattığı kasırga hızındaki dönüşümlere uyum sağlamak ve hazır olmak için önce düşünsel dönüşüm gerektiği gerçeği ile karşı karşıya kalınca, bilim, felsefe, matematik ve rasyonalizm konularına biraz merak edip kafa yoranlar, “Descartes’ın zihin-beden düalitesi” teorisi ile günümüzün yapay zekâ ve bilgisayar bilimlerindeki bazı temel konularla gerçekten paralellik gösterdiğini fark edebilirler.
Modern felsefenin babası kabul edilen Descartes’ın “Zihnimizdeki düşünceler nasıl bedensel hareketlere dönüşebilir? Bedenimizden gelen duyusal veriler nasıl zihinsel deneyimlere dönüşebilir?” sorusunu yaşadığımız yüz yıla göre yorumladığımızda, dijital dönüşüm veya yapay zekâ ile insan zihni arasındaki ilişkiye benzetebilir miyiz?
Bir başka ifadeyle, dijital dönüşümü piyasalardan veya internetten elde edilen verilerin insan zihninde anlamlı bilgiye dönüştürülmesi şeklinde yorumlayabilir miyiz?
Odaklanılması gereken konu, Descartes’ın zihin-beden düalitesindeki gibidir aslında; özellikle veri ve bilgi arasındaki dönüşüm, makine öğrenmesi ve derin öğrenme uygulamalarında geliştirilen tüm algoritmaların ve modellerin, belirli bir hedefe ulaşmak veya belirli bir görevi gerçekleştirmek için ham veriyi anlamlı ve kullanılabilir bilgiye dönüştürme sürecidir.
Ekonomi ve iş dünyasında konunun iyi kavranması için birkaç örnek vermek gerekir sanırım;
Verinin Bilgiye Dönüşümü: Tıpkı insan bedeninin duyusal verileri alıp zihne ilettiği ve zihnin bu bilgileri anlamlı deneyimlere dönüştürdüğü gibi, yapay zekâ sistemleri de çeşitli veri kaynaklarından ham verileri alır ve bu verileri anlamlı bilgiye dönüştürmek için analiz ve işlem yapar.
Bilginin Harekete Dönüşümü: İnsan zihni düşüncelerini bedensel hareketlere dönüştürme yeteneğine sahipken, yapay zekâ ve robotik sistemler de benzer bir yeteneğe sahiptir. Örneğin, bir öğrenme algoritması, bir dizi veriyi analiz eder ve bu bilgiyi belirli bir eylemi gerçekleştirmek için kullanır.
Öğrenme ve Adaptasyon: İnsan zihni yeni deneyimler ve bilgiler sayesinde öğrenir ve adaptasyon sağlar. Benzer şekilde, yapay zekâ sistemleri de veri setlerinden öğrenir ve yeni durumlara hızla uyum sağlayabilir.
İşte bu şekilde bakıldığında Descartes’ın zihin-beden ilişkisine felsefi yaklaşımı, yapay zekânın temel sorunları ile bazı çarpıcı benzerlikler gösterir. Ancak, yapay zekâ hala insan zihninin karmaşıklığını ve yeteneklerini tam olarak taklit etme veya anlamaktan uzaktır ve bu, yapay zekâ ve bilişsel bilimlerin aktif araştırma alanlarıdır.
Bu noktada akla başka sorular da gelebilir elbette…
Sesli düşünürsek, Descartes’ın zihin-beden ilişkisi ile paralellik kurduğumuz bu dijital dönüşüm, makine öğrenmesi, algoritmalar, yapay zekâ gibi tüm teknolojik gelişmeleri ekonomi, iş dünyası, işletmeler, pazar, rekabet avantajı ve tüketici eğilimleri ile doğrusal ve dolaylı bir bağ kurmak, bugünden geleceğe dair sonuçlarını öngörmek mümkün mü?
Evet, geleceği bilemeyiz ama öngörebilir ve tasarlayabiliriz.
Descartes’ın zihin-beden ayrımı yaklaşımı ile yorumlarsak, dijital dönüşümün teknolojik yönleri ile ekonomi ve iş dünyası arasında bir çerçeve oluşturabilir. Bu çerçeve, bilginin nasıl oluşturulduğu, işlendiği ve kullanıldığı konusunda yeni bakış açıları sağlayabilir.
Örneğin yapay zekâ ve makine öğrenmesi, veriye dayalı karar verme süreçlerini ve iş modelini dönüştürebilir. Bunun sonucunda şirketler, rekabet avantajı sağlamak için müşteri davranışlarına, piyasa eğilimlerine ve iş performansına dair daha derinlemesine anlayışlar geliştirebilirler. Bu teknolojiler aynı zamanda iş süreçlerini otomatikleştirme, hizmet verimliliğini artırma ve maliyetleri azaltma potansiyeline de sahiptirler.
Öte yandan tüketicilerin davranışları ve tercihleri de giderek daha fazla dijital teknolojilerle şekilleniyor. Örneğin, kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetler, öneri sistemleri ve tüketici etkileşimlerinde yapay zekâ kullanımı hızla artarken, tüketicilerin satın alma kararlarını ve marka sadakatini etkilemeye başladığını görmek artık şaşırtıcı olmasa gerek.
Tabii ki geleceğe dair sonuçlar öngörmek her zaman belirsizlikler de içerir. Ancak, dijital dönüşümün yapay zekanın ve ilgili teknolojilerin iş dünyası üzerindeki etkisini anlamak için sürekli odaklanma, öğrenme, adaptasyon ve yenilik yapma ihtiyacı çok net. Ancak böylelikle teknolojik değişimlerin işletmeler, pazarlar ve tüketici eğilimleri üzerindeki potansiyel etkilerini daha iyi anlayabiliriz.
Konunun daha iyi anlaşılması için son bir soru da şu olsa gerek diye düşünüyorum: Peki tüm bunların küresel veya ülke ekonomilerine ve insanların yaşam kalitelerine ne gibi katkıları olabilir?
Hemen aklıma ilk gelenleri belirteyim;
Verimlilik Artışı: Teknoloji, özellikle yapay zekâ ve otomasyon, iş süreçlerinin hızlanmasına ve verimliliğin artmasına yardımcı olabilir. Bu hem işletmelerin maliyetlerini düşürür hem de daha fazla ürün ve hizmetin daha hızlı bir şekilde tüketicilere ulaşmasını sağlar.
Yeni İş Olanakları: Sanılanın aksine dijital dönüşüm ve yapay zekâ, yeni iş alanları ve roller oluşturabilir. Bu da iş gücü piyasasını dönüştürebilir ve yeni becerilere ve yeteneklere talep oluşturabilir.
Kişiselleştirilmiş Ürün ve Hizmetler: Yapay zekâ ve veri analitiği sayesinde, şirketler tüketicilere kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetler sunabilir. Bu da tüketici deneyimlerini iyileştirir ve yaşam kalitesini artırabilir.
Sağlık Hizmetlerinde İyileşme: Yapay zekâ ve dijital teknolojiler, hastalıkların daha erken tespitinden, daha kişiselleştirilmiş tedaviye kadar sağlık hizmetlerinde pek yakında çığır açabilir. Ayrıca, “telemedicine” gibi dijital sağlık hizmetlerine daha yaygın bir erişim, uzak veya kırsal bölgelerde yaşayan kişiler için de yaşam kalitesini artırabilir.
Sürdürülebilir Kalkınma: Teknoloji, iklim değişikliği gibi küresel zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Örneğin, veri analitiği ve yapay zekâ, enerji verimliliğini artırabilir, atıkları azaltabilir ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyebilir.
Eğitimde Eşitlik: Dijital öğrenme araçları ve platformlar, kaliteli eğitime erişimi artırabilir ve eğitimde eşitliği teşvik edebilir.
İşte bu etkiler teknolojiye yatırım yapan ve dijital dönüşümü benimseyen ülkeler ve şirketler için büyük fırsatlar sunar. Ancak, bu teknolojilerle birlikte etik ve adalet konularını da ele almak gerekir, çünkü dijital dönüşüm, iş gücü piyasasında bozulmalar, gizlilik endişeleri ve dijital bölünme gibi zorluklar da getirebilir.
Bu nedenlerle politika yapıcılar ve liderlerin, dijital dönüşümün faydalarını en geniş ölçekte sunmak ve olası olumsuz etkileri hafifletmek için dikkatli ve rasyonel bir planlama ve düzenleme yapmaları gerekmekte.
Sonuç olarak, dijital dönüşümün getirdiği değişimlere ayak uydurabilmek ve bu değişimlerden faydalanabilmek için Descartes‘ı hatırlatma gereği duydum. Yani, teknolojiyle etkili bir şekilde çalışabilmek için önce düşünme biçiminizi dönüştürmeli ve genişletmelisiniz. Aksi halde dijital uçurumun diplerinde yaşamaya devam edersiniz.
Cogito, Ergo Transformo yani düşünüyorum, öyleyse dönüşürüm diyebilmek için önce Cogito, ergo sum’, yani, düşünüyorum, öyleyse varım ve evet, ben de dijital dönüşümün etkin bir parçası olabilirim kararını alabilmeniz gerekir.
(Yazıyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi [email protected] adresine göndererek yazarımızla paylaşabilirsiniz.)